Esenlik Muştusu
Gök renkli mızraklara dolandıkça bulutlar
Ufka değen tuğların yücesi gül kokacak
Yeniden çizilecek bizi bölen hudutlar
Oğuz soylu düşlerin gecesi gül kokacak
Şafağı gölgeleyen kıpkızıl atlasları
Yırtınca silinecek kılıçların pasları
Yürekler körük olup sarınca Kafkasları
Demir dağların bile külçesi gül kokacak
Akbabalar kestikçe yolunu turnaların
Ayrılık soldurdukça rengini kınaların
Nemli gözyaşlarıyla –o gökçek anaların-
Yıkanan duaların hecesi gül kokacak
Yaktığımız ağıtlar esaretin yuğunu
Bitirmez, kesmedikçe zalimin soluğunu
Horasan erenleri verecek buyruğunu
Çift başlı kartalların pençesi gül kokacak
Şehadet şerbetini sundukça kızıl lale
Yiğitler hıyabandan koşacak istiklale
Yıldızlar can adayıp söz kesecek hilale
Vuslat otağlarının keçesi gül kokacak
Ateşin ülkesinde umudun ocağını
Tutuşturan gönüller açacak kucağını
Karabağ’a dikince Türk’ün al sancağını
Esenlik muştusunun lehçesi gül kokacak
Her kim ki istemiştir Türk’ü koya mezara
Takıp boynuna zincir çıkarmışız pazara
Karadeniz çırpınıp ses verecek Hazar’a
Zafer şarkılarının Türkçesi gül kokacak
Sinelerde istiklal ateşleri yandıkça
Vefalı evlatları adlarını andıkça
Uğruna öldükleri bayrak dalgalandıkça
Cennette şühedanın bahçesi gül kokacak