ah benim saklı yanım, gözlerinin karası
alıp götürür beni uykuyla düş arası
çiçekleri ateşten bu büyülü bahçede
söz manayı yitirir bildiğim her lehçede
karışır lügatlerde sözcüklerin sırası
benim yasaklı yanım, ah beni kim savunur
gayri bu teşne canım hangi sözle avunur
korku uçurumundan yaralı bir kırlangıç
gibi düşerken gölgem göğü yutar bir sarnıç
hangi yokluk varlığın aynasında görünür
ah benim farklı yanım, vaktaki geç kalmışım
bir uykudan uyanmış bir hülyaya dalmışım
gönlüm gördüğü düşü hayra yormaktan mesul
tutulmuştur, bu nasıl töredir nasıl usul
bildim, ben mutlu sonla bitmeyen masalmışım
ah benim şarklı yanım, ne dur bilir ne durak
kovalar gölgesini ardı sıra koşarak
bu tuhaf saklambaçta kim nere saklar bizi
maksuda götürür mü çıkmaz sokaklar bizi
yolcu yorgun yol uzun menzil bir hayli ırak…
ah benim haklı yanım, yanılgım aşikârdır
cümlende fail olmak fukara ömre kârdır
suçum aşka cürettir tutanağı hafızam
emret olsun kırk katır yahut kırk satır cezam
hükmüne baş kaldırmak hakikati inkârdır